Damak yarıklı bebeklerde konuşma ve beslenme sorunları görülmesi normaldir. Yapılan ameliyat sonrasında da sorunların ortadan kalkması beklenir. Damak yarıklı bebeklerde ameliyat sonrası beslenme sorunlarının ortadan kalkması bebeğin biberona veya kaşığa alışması ile gerçekleşir. Ancak konuşma sorunlarının ortadan kalkması için hem operasyonun zamanında yapılması hem de doğru şartlar altında gerçekleştirilmesi gerekir. Yarık damak doğru zamanda ve şekilde tedavi edilmediği takdirde bebek 2 yaşına geldiği zaman konuşma sorunları başlar. Yarık düzgün bir şekilde kapatılmalı, kaslar düzgün bir şekilde onarılmalıdır. Aksi takdirde konuşma bozuklukları meydana gelir.
Damak Yarıklı Bebeklerin Tedavisi ve Tedavi Sonrası Konuşma Süreci
Damak yarığı tedavisi görmüş birçok çocuğun konuşması normal ya da normale çok yakındır. Damağın doğru bir şekilde çalışması konuşma gelişiminde son derece önemlidir. Damak yarığı tedavisinde hedef, ağız tavanındaki açıklığı kapatmak, yumuşak damaktaki kasları düzenlemek ve konuşma sırasında boğazın arkasına ve yanlarına sıkıca kampanası için damağın kaslı bölümünü mümkün olduğunca uzatmaktır.
Damak yarığı tedavisi sonrasında konuşmada belirli bir gelişme meydana gelmektedir. Ancak tedavi son derece başarılı olsa da damak yarığı tedavisi olan her 4 çocuktan 1’inde iki yaşından sonra konuşma bozuklukları görülebilmektedir. Bu konuşma bozukluklarının şiddeti ise değişiklik göstermektedir. Hafif bozukluklarda çocuğu ailesi ve çevresi anlayabilmektedir ancak kimi zaman bazı kelimeleri tekrarlamaları gerekebilmektedir. Konuşma bozukluğunun ileri olduğu evrelerde ise çocuğun söylediği çoğunlukla anlaşılamamaktadır. Bu gibi durumlarda konuşma terapisi devreye girer. Ancak ileri evre bozukluklarda bazen terapi de yardımcı olmamaktadır. Bu süreç sonunda bir düzelme elde edilemediğinde yeniden bir ameliyat yapmak gerekebilir. Özellikle okul çağına gelmiş çocukların öğretmenleri ve arkadaşları tarafından rahatça anlaşılması gerekmektedir.
Bebekler Ne Zaman Konuşur?
Bebeklerin konuşma gelişimi, her çocukta farklılık gösterir. Ancak, çoğu bebek ilk kelimelerini yaklaşık olarak 12 ay civarında söylemeye başlar. Basit kelimeler ve sesler çıkarmak 6-9 ay arasında görülürken, 18-24 aylık dönemde kelime dağarcıkları hızla genişler. Bebeklerin konuşma yetenekleri, onların sosyal etkileşimleri, duydukları dil miktarı ve kalitesi ve bireysel gelişim hızlarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Damak yarıklı bebeklerde ise konuşma gelişimi, tedavi ve erken müdahale ile desteklenmelidir.
Damak Yarıklı Bebeklerle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
Damak yarığı nedir? Damak yarığı, doğumdan itibaren damakta (ağzın üst kısmında) bir veya birden fazla açıklık bulunması durumudur.
Damak yarığı neden oluşur? Damak yarığı, genellikle genetik faktörler ve çevresel etkilerin kombinasyonu sonucu hamileliğin erken dönemlerinde oluşur.
Damak yarığı tedavisi ne zaman yapılmalıdır? Damak yarığı tedavisi, çocuğun genel sağlık durumuna bağlı olarak genellikle ilk 12-18 ay içinde gerçekleştirilir.
Damak yarığı ameliyatı sonrası iyileşme süresi ne kadardır? İyileşme süreci bireye göre değişiklik gösterse de, çoğu çocuk ameliyat sonrası birkaç hafta içinde önemli ölçüde iyileşme gösterir.
Damak yarıklı bebekler nasıl beslenmelidir? Damak yarıklı bebekler, özel biberonlar ve beslenme teknikleri kullanılarak beslenebilir. Bu yöntemler, beslenme sırasında sıvının burna kaçmasını önlemeye yardımcı olur.
Damak yarığı olan bebeklerde konuşma gelişimi nasıl desteklenir? Erken yaşta konuşma terapisi, konuşma gelişimini desteklemek ve olası bozuklukları düzeltmek için önemlidir.
Damak yarığı ile ilgili en yaygın konuşma sorunları nelerdir? Burundan gelen ses, anlaşılması güç konuşma ve kelime tekrarı damak yarığı olan çocuklarda görülen yaygın sorunlardır.
Damak yarığı olan bir çocuğa ne zaman konuşma terapisi başlamalı? Konuşma terapisi, çocuk konuşmaya başladığında veya konuşma gelişiminde bir gecikme gözlemlendiğinde mümkün olan en erken zamanda başlamalıdır.
Damak yarığı ameliyatı sonrası konuşma terapisi her çocuk için gerekli midir? Evet, çoğu durumda, damak yarığı ameliyatı geçiren çocuklar için konuşma terapisi önerilir.
Damak yarığı olan bir çocuğun ebeveyni olarak nasıl destek olabilirim? Çocuğunuzu düzenli tıbbi ve terapi randevularına götürmek, evde önerilen konuşma egzersizlerini yapmak ve sabırlı ve destekleyici olmak önemlidir.
Dudak yarığı ameliyatı sonrasında çekme yaşanma ihtimali olsa da bu durumu engelleyebilmek adına yapılması gerekenlere özen göstermek riski minimize eder. Çekme olmaması için özellikle iyileşme sürecinde çok dikkat edilmesi gerekir.
Dudak Yarığı Sonrası Çekme
Dudak yarığı ameliyatı sonrası çekme bebeğin genetik yapısı, dudak yarığının şiddetine ve operasyon sonrasındaki iyileşme sürecine göre değişkenlik gösterir. Tüm şartlar optimum düzeyde sağlansa da operasyon sonrasında çekme mutlaka gerçekleşir sadece şiddeti farklılaşır. Dudak yarığı ameliyatının yapıldığı bölgede iyileşmeye bağlı olarak meydana gelen sertleşme çekmeye de neden olur. Bu operasyondan sonra çekme ilk 3 ay boyunca oldukça yüksek düzeydedir. Dudak yarığının şiddetli veya tek taraflı olması da çekmenin şiddetinin artmasına neden olur.
Ameliyat Sonrası Çekme Nasıl Düzeltilir?
Dudak yarığı ameliyatı sonrası meydana gelen çekmenin düzeltilebilmesi için yara izi jeli uygulamasının düzenli yapılması ve gerekli durumlarda masaj yapılması önerilmektedir. Ameliyat sonrası iyileşme sağlandıkça bölgede yumuşama meydana gelir. Yumuşamanın başlaması ile çekmenin şiddeti azalmaya başlar. Dudak yarığı ameliyatları sonrasında 6. aydan itibaren çekmenin büyük oranda düzelmesi beklenir. İyileşme sürecinde önerilen bakım uygulamaları doğru yapıldığı takdirde çekmenin %90 oranında düzelmesi, izlerin de silikleşmesi beklenir. Dudak yarığı ameliyatı sonrasında çekmenin tamamen düzelme oranı oldukça yüksek olduğu için düzelme ameliyatına ihtiyaç da azalmaktadır. Bu operasyonu olan bebeklerin ilkokul çağına geldiklerinde çekme kaynaklı düzeltme operasyona ihtiyaç duyma oranları 0’a yakındır. Dudak yarığı operasyonuna bağlı çekme meydana geldiği zaman sabırlı olmak ve tam iyileşmenin gerçekleşmesini beklemek gerekir. Operasyon sonrası iyileşme sağlandıktan sonra çekmenin düzelmesi gerçekleşir.
Dudak yarıkları operasyonlarından yarığın neden olduğu burun deliği asimetrisi ya da burnun orta çatısında eğiklik, yatıklık ortaya çıkmaktadır. Daha geçmiş dönemlerde kullanılan ameliyat tekniklerinde bu asimetrileri dudak yarığı operasyonu esnasında düzeltmek pek mümkün olmamaktaydı.
Operasyonlarda burun gelişimini bozmamak için burun bölgesine herhangi bir işlem yapılmamaktaydı. Ancak özellikle son 20 yılda gelişen teknikler ve teknoloji sayesinde günümüzde bu düzeltmeler yapılabilmektedir.
Üstelik elde edilen sonuçlara göre dudak yarıkları ameliyatında yapılan burun düzeltme işlemleri ileri dönemlerdeki gelişim problemlerini de ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle gereken hastalarda dudak yarığı operasyonu sırasında da burun için gerekli düzeltme işlemleri de yapılmaktadır.
Burun Düzeltme İşlemleri Nelerdir?
Dudak yarıkları ameliyatı esnasında burun odaklı yapılan işlemler rahatsızlığın durumuna göre değişiklik göstermektedir. Ameliyat esnasında rahatsızlığın durumuna göre burun kıkırdakları mümkün olabildiğince simetrik hale getirilmektedir.
Ayrıca burun kanatları da ortada toplanmaya çalışılmaktadır. Bu sayede dışarıdan bakıldığında düz ve simetrik burun görünüşü elde edilmektedir. Bu düzeltmeler özellikle asimetrinin çok aşırı olmadığı durumlarda kalıcı sonuçlar sağlamaktadır. Ancak bazı durumlarda çeşitli asimetriler tekrar görülebilmektedir. Bunun en büyük nedeni ise kemik gelişiminin henüz tamamlanmamış olmasıdır.
Hastada kemik gelişimi tamamlanıncaya kadar bu tarz asimetrilerin tekrar görülmesi normaldir ve tekrar operasyon gerekebilmektedir.
Asimetrinin Meydana Geldiği Durumlar
Dudak yarığı ameliyatı küçük yaşta yapılmaktadır ve bu nedenle burun düzeltmesi de aynı şekilde gerçekleştirilmektedir. Her ne kadar düzeltme işlemleri burun gelişiminde problemlerin görülme riskini düşürse de yüz ve kemik gelişimi devam ettiği için ilerleyen dönemlerde burunda asimetri gelişmesi son derece normaldir. Bu genellikle milimetrik burun ucu düşmeleri, burun deliği asimetrileri ya da burun kanatlarının açılması şeklinde görülmektedir. Özellikle dudak yarıklarının şiddetli olduğu durumlarda sonradan bu tarz asimetriler yaygın şekilde görülmektedir.
Meydana gelen asimetri nefes alıp vermeyi zorlayacak şekilde olduğunda çocuklar genellikle ağızları açık bir şekilde uyumaktadır ancak bu nadir şekilde görülmektedir. Daha sık karşılaşılan durumlar ise kozmetik problemlerdir. Bu gibi durumlarda çocuklar akranlarıyla ve aynalar ile aralarına mesafe koymaktadır. Bunu ortadan kaldırmak için ileride yine burun ve üst dudak düzeltme ameliyatı gerçekleştirilmektedir. Ancak bu operasyonların olabildiğince geç yapılması tavsiye edilmektedir.
Özellikle 20’li yaşların başında kemik gelişimini tamamlamış olan hastalara yapılan düzeltme ameliyatlarının sonucu hem kalıcıdır hem de daha yüz güldürücü olmaktadır.
Deri kanseri, her kanser türünde olduğu gibi erken teşhisi çok önemli olan bir hastalıktır. Fark edilmesi zor olduğu için özellikle risk altında olan kişilerin çok daha dikkatli olması gerekir. Deri kanseri belirtileri ve tedavileri hakkında Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Hakan Ağır ile konuştuk.
Deri Kanseri Nedir?
Deri kanseri, deri hücrelerinin anormal büyümesi ile meydana gelmektedir ve genellikle cildin güneşe maruz kalmasıyla olmaktadır. Deri kanserinin bazal hücreli karsinom, skuamöz hücreli karsinom ve melanoma olmak üzere üç ana türü bulunmaktadır. Ultraviyole ışığa maruz kalmak cilt kanseri riskini arttırmaktadır. Her ne kadar yüz, dudak, kulak, ense, göğüs, kol ya da el gibi güneşe maruz kalan yerlerde meydana gelse de nadir olarak avuç içi, parmak ya da ayak tırnağı altında da deri kanseri görülebilmektedir. Her cilt renginden insanda deri kanseri meydana gelebilmektedir. Ancak koyu tenli insanlarda melanoma genellikle avuç içi gibi güneşe çok maruz kalmayan yerlerde görülmektedir.
Deri Kanseri Belirtileri
Bazal hücreli karsinom genellikle yüz ve ense bölgesinde yani güneş ışığına maruz kalan yerlerde görülmektedir. Ayrıca en sık karşılaşılan deri kanseri türüdür. İnci ya da sedef benzeri mumlu kabarıklık ya da kahverengi lezyon şeklinde görülmektedir. Skuamöz hücreli karsinom ise yüz, kulak ve el bölgesinde sıkça görülmektedir. Koyu ten rengine sahip kişilerde ise güneşe maruz kalmayan yerlerde de oluşabilmektedir.
Skuamöz hücreli karsinom sert ve kırmızı bir nokta ya da yüzeyi pullanmış ya da kabuklanmış bir lezyon olarak görülmektedir. Melanoma ise vücudun herhangi bir yerinde meydana gelebildiği gibi bir cilt lekesi de zamanla kanserleşebilmektedir. Erkeklerde yüz ya da bel bölgesinde daha sıkça görülürken kadınlardın ayaklarında sık sık görülmektedir. Genellikle kahverengi ya da koyu renkli noktalar şeklindedir. Mevcut lekede renk, boyut ya da his değişikliği de lekenin kanserleştiğinin bir belirtisidir. Ayrıca düzensiz şekle sahip kırmızı, pembe, beyaz, mavi ya da koyu mavi renginde küçük lezyonlar, kaşınan ya da yanan acılı lezyonlar, ağız, burun, vajina ya da anüs çizgisinde meydana gelen mukuslu yapılar da melanoma belirtileri arasında yer almaktadır.
Deri Kanseri Tedavi Yöntemleri
Deri kanserinin farklı türleri olması nedeniyle aynı zamanda farklı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Ayrıca boyutu, derinliği, lokasyonu ve oluşturduğu lezyonlara göre de tedavi yöntemi değişmektedir. Sadece cildin yüzeyini etkileyen küçük kanserli hücreler bazı durumlarda biyopsi ile tamamen temizlenebilmektedir.
Deri kanserinde kullanılan en yaygın yöntem kesi ile hücrenin alınmasıdır. Yaygın olarak tercih edilmesinin bir diğer nedeni de hemen hemen her cilt kanserinde uygulanmasıdır. Bazı durumlarda tümörü çevreleyen sağlıklı deri de ekstra olarak alınabilmektedir. Ancak büyük alana yayılmış ve tedavisi zor olan ya da tekrarlayan durumlarda Mohs ameliyatı tercih edilmektedir. Bu yöntem genellikle burun gibi olabildiğince az derinin etkilenmesinin gerektiği alanlarda tercih edilmektedir. Ayrıca hem bazal hem de skuamöz hücreli karsinomun görüldüğü durumlarda da Mohs ameliyatı yapılmaktadır.
Vasküler doğum lekeleri olarak bilinen damarsal kökenli lekeler genellikle kan damarlarının ve damar hücrelerinin anormal formasyonu veya büyümesi ile ortaya çıkmaktadır. Damarsal kökenli lekeler hemanjiom, somon lekesi(nevüs simplex) ve şarap lekesi(nevus flammeus) olarak üçe ayrılmaktadır. Damarların formasyonunu düzenleyen endothelial hücrelerin tetiklenmesi ve sayısın artmasıyla meydana gelmektedir. Vücudun her yerinde meydana gelebilse de genellikle baş ve ense bölgesinde sıkça görülmektedir. Doğumda küçük bir kırmızı leke görülebilmektedir. Ancak hücrelerin büyümesi doğumdan sonraki ilk ayda gerçekleşmektedir. Endothelial hücreler hızla büyümeye başlar ve bu durumda leke de doğum takip eden birkaç hafta içerisinde büyür. Genellikle bir yıl içerisinde ise stabil hale gelir ve yıllar içerisinde yavaş yavaş ortadan kalkar. Lekelerin yarısı 5 yaşına kadar %70’i ise 7 yaşına kadar ortadan kalkmaktadır.
Hemanjiom
Hemanjiom her 20 bebekten 1’inde görülebilmektedir. Ayrıca kız bebeklerde erkeklere göre üç kat daha fazla görülme oranına sahiptir. Prematüre doğan bebeklerde doğum lekesi görülme oranı da artmaktadır. Hemanjiomlar çilek lekesi ve kavernöz ya da derin hemanjiom olarak ikiye ayrılmaktadır. Çilek lekeleri adını parlak kırımızı renginden almaktadır. Cildin yüzeyinde olan bu lekeler genellikle düzdür. Kavernöz ya da derin hemanjiom ise cildin daha derinlerinde yer alan mavi-gri renkli lekelerdir. Bu tip doğum lekeleri doğumdan haftalar belki aylar sonra görülebilir hale gelmektedir. Lekeler ilk yıl büyüme gösterse de daha sonra yavaşça kaybolurlar. Genellikle 10 yaşına kadar geçmektedir ancak bazı durumlarda solgun renkli bir leke kalabilmektedir.
Somon Lekesi (Nevüs Simplex)
Somon lekeleri kan damalarının düz ve pembe, kırmızı renkli izler oluşturduğu zararsız doğum lekeleridir. Bu lekeler vücudun herhangi bir yerinde meydana gelebilmektedir. Ensede görülenleri genellikle kalıcıdır ancak saçın çıkması ile beraber görünmez olmaktadır. Somon lekeleri yüzün merkezinde, alında, göz kapaklarında ya da dudaklarda görülebilmektedir. Bebeğin büyümesi ile beraber tamamen kaybolmaktadır ve çok nadir durumlarda tedavi gerektirmektedir.
Şarap Lekesi (Nevus Flammeus)
Şarap lekesi en nadir görülen damarsal kökenli doğum lekesidir. Doğum esnasında bu lekeler vardır ve genel olarak yüzde görülmektedir. Doğumda düz yüzeyli pembe ya da kırmızı renkli olan lekeler zaman içerisinde koyulaşarak kırmızı ya da mor rengi almaktadır. Ayrıca lekenin altında kalan cilt kalınlaşabilmektedir. Çocukların büyümesi ile beraber doğum lekesi de büyümektedir. Çok nadir durumlarda Sturge-Weber sendromunun bir sonucu olarak oluşmaktadır. Bu sendrom beyindeki kan damarların anormal oluşumundan kaynaklanmaktadır. Her ne kadar nadir görülse de özellikle yüz bölgesinde şarap lekesi olan çocuklarda görülme riski yüksektir.
Bebekler söz konusu olduğu zaman her tedavi ebeveynler için zorludur. Ancak tedavinin doğru yapılması sağlık açısından çok değerlidir. Bebeklerde yanık tedavisi hakkında merak edilenleri Estetik, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi UzmanıProf. Dr. Hakan Ağır ile konuştuk.
Bebeklerde Yanık Tedavisi Nasıl Olmalıdır?
Yanık tedavisi gelecekte bir iz kalmaması açısından son derece önemlidir ve bu nedenle bebeklerde de yanıklara dikkatle yaklaşmak gerekmektedir. Yanıklar cilde ve diğer vücut dokularına verdikleri zarara göre sınıflandırılmaktadır.
Birinci dereceden yanıklar güneş yanıkları gibi yanıklardır ve hızlı bir şekilde iyileşmektedir. Bu yanıklar ciltte kızarıklıklara neden olmaktadır ve herhangi bir profesyonel müdahaleye ihtiyaç duyulmamaktadır.
İkinci dereceden yanıklar ise daha ciddidir ve medikal müdahale gerektirmektedir. İkinci dereceden yanıklarda ciltte kabarcıklar ve soyulmalar meydana gelmektedir. Bu kabarcıkları patlamamak gerekmektedir. Doğru bir tedavi ile ikinci derece yanıklardan sonra çok nadiren iz kalmaktadır.
Bir diğer yanık türü de üçüncü dereceden yanıklardır. Bu durumlarda hızlı bir şekilde medikal müdahalede bulunmak gerekmektedir. Yanık bölgesi kurudur. Ayrıca bölge beyaz, sarı ya da parlak kırmızı renktedir. Çok yoğun yanık olan bölgede kabarcıklar oluşmaz ancak bu bölgeler kabarcıklarla çevrilidir. Yanık yarası sürekli olarak değişmektedir ve bazı durumlarda yaralanmanın derinliğini ilk 2 ile 5 gün içerisinde anlamak zor olabilmektedir. Ayrıca yanıklar son derece acılıdır ve bu nedenle özellikle bebeklerin mümkün olduğu kadar rahat ettirilmesi gerekmektedir.
Yanıkların İyileştirilmesi
Yanıkların iyileşme süreci son derece önemlidir. Bu süreçte yüksek proteinli diyet tavsiye edilmektedir. Süt, et, yumurta, yoğurt ve peynir gibi protein açısından zengin gıdalar iyileşmeye yardımcı olmaktadır. Yanıkların iyileşme sürecinde meyve suları ya da atıştırmalıklar tüketilmemelidir. Cildin iyileşmesi ile beraber parfümsüz losyonlar ve nemlendiriciler cilde uygulanmalıdır. Bu noktada önemli olan losyonun cilt tarafından tamamen emilene kadar masaj yaparak sürülmesidir. Losyon masajı cildin sanki yaralanmamış gibi esnek ve pürüzsüz olmasını sağlamaktadır. Ayrıca kaşınmaya da iyi gelmektedir. Bununla beraber iyileşme sürecinde bandajlar da kullanılabilmektedir. Özellikle yaralı dokunun üzerinde yapılan bandajlar yaranın daha ince olmasını sağlamaktadır. Ancak bandaj kullanımının doktor tarafından tavsiye edilmesi gerekmektedir. Tavsiye edilmediği durumlarda ise kullanılmamalıdır. Yanık meydana gelen bölgenin ayrıca 6 ay boyunca direkt güneş ışığından korunması gerekmektedir. Bu noktada yüksek faktörlü güneş kremleri de yardımcı olabilmektedir.
Evde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Yanıkların iyileşme sürecinde dikkat edilmesi gereken şeyler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de ateştir. Bebeği ateşinin 38 dereceye yükselmesi durumunda tekrar doktorla iletişime geçilmelidir. Bir diğer konu da kıyafetlerdir. Kıyafetlerin sürekli kuru olması gerekmektedir. Kıyafetin ıslanması ya da kirlenmesi durumunda hemen değiştirilmelidir. Bunlarla beraber dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da enfeksiyondur. Yanmış dokunun enfeksiyon kapması durumun daha da ciddi bir hal alması demektedir. Ateşin 38 derece çıktığı durumlarda, bölgede acının ve rahatsızlığın arttığı durumlarda, yaralı doku çevresinde kızarıklık meydana geldiğinde, bölgenin kötü kokması halinde, kırmızı kızarıklıklar görülmeye başlandığında ya da sıvı birikmesi olduğunda vakit kaybetmeden doktor ile iletişime geçmek gerekmektedir.